(Postmodernizmin Kökenleri, Perry Anderson, İletişim Yay. ' kitaptan dolaylı alıntılamalar)
(Ali Artun’dan notlar kalın(bold) karakterle aktarıldı.)
Postmodernizmin tarihsel analizi:
Modernizm 1890’larda Peru’da edebiyatta ortaya çıkmış.
1930’da De Onis Kafka, Borges, Brecht gibi kişiler için ULTRAMODERN i tanımlamış.
Modernizm gerilemiş ve ultramodernizm ortaya çıkmış.
Postmodernizm Toynbee tarafından tarihsel olarak kullanılmış. Modernizm’den sonraki dönemi anlatmak için. (1934) Onun anlatımında sömürgecilik eleştirisi var. Batıdaki sanayi işçisi ve Batı dışındaki entelejensiya; Türkiye, Japonya, Çin, Rusya üzerinde durmuş.
Olson 1950’de postmodern’in "post"unu moderni geçmiş yapmak için kullanmış. Şimdi odaklanması söz konusu.
1950’lerden sonra postmodern Amerika ve Avrupa’da kullanılmaya başlanmış.
Sembolik bir tarihle 1970’de postmodern kavramı çıktı denilebilir.
Onson 1972’de bir dergi çıkartmış: Boundary 2...
Bu dergide postmodern kuram edebiyat alanında yazılmaya başlanmış.
Hassan ultramodern diye tanımlanan kişilere hayran ve postmoderni sorgulamış.
Hassan: Postmodern’in temelindeki birlik belirsizlik ve içkinliktir.
De Onis: Postmodernizm biçimsel kaygılarla canlılığını yitirmiş olandır.
Hassan postmodernizmin siyasetle ve edebiyat dışı alanlarla ilgisini kuramamış ve kuramsal olarak savunmayı ya da olumlamayı bırakmış. Kitsch ‘ e dönüşen bir postmodernizmden bahsettiği yazısında postmodernizme veda etmiş.
Ama sonra Learning From Las Vegas yayınlanıyor. Venturi !
Venturi şöyle demiş: İnsan için inşaa değil insanlar için inşaa.
Ve: Mimar olması gerekeni yapmaya çabalamak yerine olanı geliştirmelidir.
Jencks Venturi’nin öğrencisi mimarlıkta postmodernizmi savunmaya ve ürünler üretmeye devam etmiş.
Daha sonrasında Lyotard: Dil-paradoks-perspektif- önemli ve artık hakikatı sergilemek önemli değil. Bir enerji var ve onun dönüşümü söz konusu.
Lyotard Jenks’e ateş püskürmüş: Avangart’ın tüm derdi olanı değiştirmek, öncü olmak. Jencks kapitalizme hizmet ediyor. Kitsch avangartın tersidir.
Lyotard postmodernin temsili kırdığından ve çoşkusu gitmiş bir melankoliye insanları terkettiğinden bahsetmiş.
Jameson’a kadar kimse siyaset ve postmodernizmin ilişkisini tam olarak kuramadığı için görsel sanatlar, kuram, edebiyat hepsi kopuk kalmış. Oysa ortada 2. dünya savaşı sonrası değişen dönüşen toplum, bilgi, ekonomi, teknoloji var.
Toplumun sonu diye tarif edilen bir dönem var.
Toplum üretim ilişkilerinden, kimliklere dönüştü. – etnik, cinsel, dinsel kimlikler-
Bilgi artık muğlak. Başat kavram olarak DİL’le karşı karşıyayız.
Modernizm bir izm ken ya postmodernizm? Modernizm sınırlar koyarken ve gücünü geçmiş ve gelecekten alırken postmodernizm sınırları dağıtıp gücünü şimdiden alıyor.
Zamansallık şimdiki zamana indirgendi.
Demokrasi yerine yönetişim geçiyor.
Sanat, üniversite şirketleşiyor.
Açık toplum – Deleuze.
Modernliğin akıl hali sanatı müzeye, deliyi tımarhaneye kapatmış. ( belki dansı modern dansa; beden yok.) Şimdi nasıl? Açık müze, ofis müze hatta...
Endüstriyel toplumdan post-endüstriyel topluma; fordizmden-postfordizme geçiş.
( Fordizm ilk kez Gramsci tarafından ortaya atılmış. Herkesin özelleşmiş bir işi yapması yıllarca. Post fordizm’de herkes her işi yapıyor. Esnek dağılım.)
Sanat spekülasyonun etkisinde. Sanat müzayedeleşiyor.
Beden dönüşüyor. Post-human (?)
Farklılık kültürü önemli, bireyler farklılıkla varoluyor. Kimlik farklılığı gibi.
Kültür anlamlandırma sistemi olarak kullanılıyor. İktidar dilin içinde örgütleniyor. Dil de kültür içinde üretiliyor.
No comments:
Post a Comment